#11eylül #amerika #usamebinladin #newyork #ikizkuleler #911 #ekonomi #para #siyaset #dünya #finans #türkiye #balsak Dünyanın En Büyük Operasyonu: Usame Bin Ladin Gerçekten Öldü mü? Tarihler 11 Eylül 2001’i gösterdiğinde Amerika Birleşik Devletleri güneşli bir sabaha uyanmıştı. Özellikle New York her zamanki gibi hareketliydi. Ancak bu güzel gün, tarihin en karanlık sayfalarından birine dönüşecekti. Amerikan havayollarına ait 4 yolcu uçağı aynı anda kaçırıldı. Bu uçaklardan ikisi Dünya Ticaret Merkezi’ne yani ikiz kulelere, bir diğeri ise Amerikan askeri gücünün kalbi sayılan Washington’daki Pentagon binasına çarptı. Son uçak ise, Kongre Binası’na çarpamadan uçaktaki yolcuların umutsuz direnişiyle boş bir araziye çakıldı. Amerikan tarihinin bu en büyük saldırısında yaklaşık 3.000 insan hayatını kaybetti. Peki bunu kim yaptı? Bu eylemler, sıradan bir kaosun değil; kusursuz bir koordinasyonun, milimetrik bir planın ve devasa bir lojistiğin eseriydi. İlk saatlerde resmi makamlar doğrudan bir isim telaffuz etmedi. Ancak çok geçmeden gözler tek bir kişiye çevrildi: Usame Bin Ladin Amerika’nın ve belki de tüm dünyanın en çok aranan ismi… Kimilerine göre Amerika’nın maşası, kimilerine göre saf kötülüğün somut bir örneği. Dünya’da üzerine en çok komplo teorisi üretilmiş bu adam, aslında Suudi Arabistan’ın en güçlü ailelerinden birinin çocuğuydu. Babası Muhammed bin Ladin, Suudi Kraliyet ailesinin en gözde inşaatçısıydı. Mekke’den Medine’ye kadar kutsal topraklardaki dev projelerin çoğu onun şirketine verildi. Bu, Bin Ladin ailesini Suudi Arabistan’ın en zengin hanedanlarından birine dönüştürdü. 1979’da İslam coğrafyasını sarsan iki büyük kırılma yaşandı: Sovyetler Afganistan’ı işgal etti, İran’da ise İslam Devrimi patlak verdi. Bu dalga, milyonların zihninde yeni bir rota çizdi. Usame Bin Ladin ise üniversite yıllarını geride bırakıp Afganistan’a yöneldi. At sırtında, dağların gölgesindeki mağaralarda, savaşçıların arasında yaşamaya başladı. Ancak onun asıl gücü servetinde saklıydı. 1980’lerde milyonlarca dolarlık aile mirasını “Batı’ya karşı İslami cihad” hareketine ve Afgan mücahidlere aktardı. Bu parayla silah, araç ve altyapı sağlandı. Savaşın görünmeyen damarlarını o besliyordu. Kısa sürede mücahitlerin organizatörü haline geldi ve dünyanın dört bir yanından gençler toplayarak Afgan cihadına yönlendirdi. Savaş sona erdiğinde Bin Ladin, oluşturduğu mücahit ağını kalıcı hale getirmeye karar verdi ve böylelikle yeni bir örgüt doğdu: El-Kaide 11 Eylül saldırısından 9 gün sonra ABD Başkanı George Bush, kongre kürsüsünde tarihi bir konuşma yaptı ve beklenene şekilde saldırının failinin doğrudan Bin Ladin ve onun gölge örgütü El-Kaide olduğunu açıkladı. Bu açıklama, yeni bir çağın başlangıcıydı. Taliban rejimi, Bin Ladin’i teslim etmeyi reddedince, “Teröre Karşı Savaş” doktrini ilan edildi ve Afganistan işgali başladı. Amerika Birleşik Devletleri “Kalıcı Özgürlük Operasyonuyla” Afganistan’a girdi. Birkaç hafta içinde Taliban rejimi çöktü. Peki en büyük hedef Bin Ladin neredeydi? O tarihten sonra Usame Bin Ladin adeta buhar olup kayboldu. Başkan George Bush, defalarca Bin Ladin’e yaklaştıklarını söylese de yıllarca hiçbir ize rastlanmadı. CIA var gücüyle çalışsa da Usame Bin Ladin’e ulaşamadı. Üstelik Bin Ladin aralıklı olarak El Cezire üzerinden videolar yayınlıyor, Amerika’nın küresel prestijine büyük darbe vuruyor ve süper güç imajını yerle bir ediyordu. Bu videolar her defasında CIA tarafından analiz ediliyor ve hepsinin gerçek ve güncel olduğu teyit ediliyordu. Ancak 11 Eylül’den sonraki birkaç ayda El-Kaide’yi çökertmesi beklenen Amerika, trilyonlarca dolar harcama yapmasına rağmen Usame Bin Ladin’i bulamadı. Ta ki Obama’nın seçimlerine yalnızca bir yıl kalana kadar… Videoda kullanılan görsel kaynaklar: - American Manhunt Series - Neo - Nebula - Zero Dark Thirty - Herhangi bir reklam ya da sponsorluk içermez! Kullandığım ürünler ve ekipmanlar : https://app.hb.biz/LOmAsMQf54Hl Videomuzu izlediğiniz için teşekkürler. Beğendiyseniz, yorumlarda bize bildirin ve bunun gibi daha fazla video izlemek için abone olmayı unutmayın! ----- Bağlantılar Website: www.balsak.com.tr Mail: info@balsak.com.tr Instagram: https://instagram.com/ibrahimbalsakk Tiktok: https://www.tiktok.com/@ibrahimbalsak GloBalsak: https://www.youtube.com/@globalsak Balsak Music: https://www.youtube.com/@balsakmusic KANALIMA ÜCRETSİZ ABONE OLUN! ► https://bit.ly/3RW0Fll Ben Halil İbrahim Balsak. Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!

#yangın #ormanyangını #iklim #en #afet #dünya #küreselısınma #balsak Orman Yangınları Neden DURDURULMAMALIDIR? / Doğal Yangınların Bilinmeyen Yüzü Orman yangınları insanlar tarafından kötü olarak algılansa da aslında doğa için vazgeçilmez bir rutindir. Doğal olarak çıkan bir orman yangını ateş hattına ulaşana kadar durdurulmamalıdır. Bakın doğal olarak çıkanlar diyorum. Bu, ormanın verimini artıran tabii bir mekanizmadır. Ancak günümüzde insan eliyle çıkan orman yangınlarının artması sonucunda gittikçe ısınan küresel iklim şartlarının da katkısıyla alevlerin normalden daha çok alan tahrip etmesi, yanlış yürütülen arazi yönetiminin bir tezahürü. Olmaması gereken tüm bu kayıpların çoğu önlenebilirdi. Bir örnek verelim: Gördüğünüz bu orman ne kadar sık değil mi? Süper bir görüntü. Aynı yerin 1930’lu yıllardaki haline bakalım. 100-150 yıl önce ormanda bir seyreklik ve açıklık söz konusu idi. Bu açıklıklar, ormanın henüz yeni oluşmasından kaynaklı değil. Tarihi ağaçların kuşattığı bu kadim orman yamalı bir yapıya sahipti. Tepelerde neredeyse hiç ağaç yoktu. Açık sahada farklı irtifada farklı ağaçlar, öbekler halinde bulunuyordu. Her yıl çıkan düzenli doğal yangınlar açıklık bölgelerdeki küçük bitkileri de yok ediyor ve buraların büyüyen bitkilerle sıklaşmasını önlüyordu. Bir yangın çıkması halinde yangının taşıyıcısı sadece zemindeki otlaklar oluyordu. Sadece alt bitki örtüsü tahrip oluyordu. ki bu da ormanı temizliyordu. Bilirsiniz ki bir bitkinin veriminin artması için belli aralıklarla budama yapılması gerekir. Ormanların budanması ise doğal yangınlarla olur. Kullandığım ürünler ve ekipmanlar : https://app.hb.biz/LOmAsMQf54Hl Videomuzu izlediğiniz için teşekkürler. Beğendiyseniz, yorumlarda bize bildirin ve bunun gibi daha fazla video izlemek için abone olmayı unutmayın! ----- Bağlantılar Website: www.balsak.com.tr Mail: info@balsak.com.tr Instagram: https://instagram.com/ibrahimbalsakk Tiktok: https://www.tiktok.com/@ibrahimbalsak GloBalsak: https://www.youtube.com/@globalsak Balsak Music: https://www.youtube.com/@balsakmusic KANALIMA ÜCRETSİZ ABONE OLUN! ► https://bit.ly/3RW0Fll Ben Halil İbrahim Balsak. Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!

#türkiye #kuzeykore #kimjongun #amerika #suriye #oda39 #israil #ekonomi #siyaset #para #dünya #finans #balsak Oda 39: Kuzey Kore'nin En Büyük Sırrı! Kuzey Kore GERÇEKTEN Nasıl Para Kazanıyor? Kuzey Kore! Dünyadaki en kapalı ve en gizemli ülke. İnternetin nüfuz edemediği, ticaretin ve sosyal hayatın hayli sınırlı olduğu, bireysel özgürlüklerin rejime teslim edildiği bir coğrafya. Devletin çizdiği sınır dairesinin dışında film izlemenin, kitap okumanın, müzik dinlemenin, seyahat etmenin, mülkiyet edinmenin, telefonla konuşmanın, eleştirmenin, giyinmenin ve hatta saç kestirmenin yasak olduğu; duvarları baskıyla örülü bir açık hava hapishanesi. Ancak tüm bu yasaklara, yıllardır süren ağır yaptırımlara, dış dünyadan kopuk karanlığa ve ekonomik izolasyona rağmen hâlâ ayakta kalabilen istisnai bir ekosistem. Dışarıdan bakıldığında, bu ülkenin varlığını sürdürmesi bile imkânsız gibi görünüyor. Ama tüm olumsuzluklara rağmen Kuzey Kore hâlâ yeni konutlar inşa ediyor, nükleer başlık geliştiriyor, uydu fırlatıyor. Yetmezmiş gibi dünyanın süper gücü Amerika başta olmak üzere tüm gezegene meydan okuyor. Peki, Kuzey Kore bu cesareti nereden alıyor? Bu denli iddialı hamleler için gereken ekonomik gücü nereden buluyor? Dünyanın varolan belki de tek gerçek diktatörlüğü Kuzey Kore nasıl para kazanıyor? Takvimler 1970’li yılların sonunu gösterdiğinde, Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’da kimsenin varlığından haberdar olmadığı sessiz bir yapı doğdu: Oda 39 Burası kâğıt üzerinde bir bürodan ibaret gibi görünse de, perde arkasında Kuzey Kore rejiminin en karanlık ve en stratejik mekanizması hâline gelecekti. Kuzey Kore’nin kurucusu ve ilk lideri Kim İl-sung tarafından oluşturulan bu yapının amacı, Kim hanedanına mutlak bağlılıkla para sağlamak, uluslararası yaptırımların ördüğü duvarları delmek ve rejimin nefesini kesmeden ülkeyi hayatta tutabilmekti. Resmî adıyla, Kore İşçi Partisi Merkez Komitesi 39. Ofisi olarak bilinen Oda 39’un dünya literatüründe ise tek bir ismi vardı: “Korku İmparatorluğunun Görünmeyen Eli” CIA’in kara kutu olarak adlandırdığı, tam konumu bilinmeyen, resmî belgelerde adı geçmeyen “Oda 39”, kurulduğu günden beri Kuzey Kore’nin karanlık ekonomisinin kalbidir. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’a dedesinden miras kalan bu gizli hanedanlık kasası, yasa dışı yollarla ülkeye para sokmakla görevlidir. Yaklaşık 50 yıldır Kuzey Kore’ye döviz kazandıran bu gizli birim; sahte dolar basımı, uyuşturucu ticareti, kara para aklama, altın-kömür-silah-ilaç-sigara kaçakçılığı da dahil olmak üzere neredeyse tüm yasa dışı yollardan gelir sağlar. Bu karanlık organizasyon, dışarıdan bakıldığında çökmüş gibi görünen bir devletin, aslında nasıl ayakta kalabildiğini gösteren sessiz ama net bir kanıttır. Kuzey Kore ekonomisi, görünenden çok daha derin bir gölge oyununa dayanıyor. Oda 39’un yönettiği bu paralel yapılanma her yıl milyarlarca dolar gelir elde ediyor. Kuzey Kore, bu kara parayı uluslararası yaptırımlardan kurtulmak, izole yaşamı devam ettirmek ve dünyaya gözdağı vermek için kullanıyor. Lider portreleriyle donatılmış meydanlarda dev geçit törenleri düzenliyor, uydular fırlatıyor, balistik füze denemeleri yapıyor. Ancak işin arka planında, halk elektriksiz sokaklarda, karneyle dağıtılan gıdalarla hayatta kalmaya çalışıyor. İşte tam da bu yüzden; Yalnızlar Krallığı’nın hüküm sürdüğü Kuzey Kore, bugün dünyanın en ironik, en baskıcı ve en istisnai rejimlerinden biri kabul ediliyor. Gölgeyle ışığın, yoksullukla lüksün, gizlilikle propagandanın iç içe geçtiği bu ülke, dünyadan izole gibi görünse de aslında küresel sistemin damarlarına gizlice sızıyor. Nasıl mı? - Herhangi bir reklam ya da sponsorluk içermez! Kullandığım ürünler ve ekipmanlar : https://app.hb.biz/LOmAsMQf54Hl Videomuzu izlediğiniz için teşekkürler. Beğendiyseniz, yorumlarda bize bildirin ve bunun gibi daha fazla video izlemek için abone olmayı unutmayın! ----- Bağlantılar Website: www.balsak.com.tr Mail: info@balsak.com.tr Instagram: https://instagram.com/ibrahimbalsakk Tiktok: https://www.tiktok.com/@ibrahimbalsak GloBalsak: https://www.youtube.com/@globalsak Balsak Music: https://www.youtube.com/@balsakmusic KANALIMA ÜCRETSİZ ABONE OLUN! ► https://bit.ly/3RW0Fll Ben Halil İbrahim Balsak. Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!

#türkiye #kuzeykore #kimjongun #amerika #suriye #israil #ekonomi #para #siyaset #dünya #finans #balsak Kuzey Kore GERÇEKTEN Nasıl Para Kazanıyor? Kuzey Kore! Dünyadaki en kapalı ve en gizemli ülke. İnternetin nüfuz edemediği, ticaretin ve sosyal hayatın hayli sınırlı olduğu, bireysel özgürlüklerin rejime teslim edildiği bir coğrafya. Devletin çizdiği sınır dairesinin dışında film izlemenin, kitap okumanın, müzik dinlemenin, seyahat etmenin, mülkiyet edinmenin, telefonla konuşmanın, eleştirmenin, giyinmenin ve hatta saç kestirmenin yasak olduğu; duvarları baskıyla örülü bir açık hava hapishanesi. Ancak tüm bu yasaklara, yıllardır süren ağır yaptırımlara, dış dünyadan kopuk karanlığa ve ekonomik izolasyona rağmen hâlâ ayakta kalabilen istisnai bir ekosistem. Dışarıdan bakıldığında, bu ülkenin varlığını sürdürmesi bile imkânsız gibi görünüyor. Ama tüm olumsuzluklara rağmen Kuzey Kore hâlâ yeni konutlar inşa ediyor, nükleer başlık geliştiriyor, uydu fırlatıyor. Yetmezmiş gibi dünyanın süper gücü Amerika başta olmak üzere tüm gezegene meydan okuyor. Peki, Kuzey Kore bu cesareti nereden alıyor? Bu özgüven nereden geliyor? Bu denli iddialı hamleler için gereken ekonomik gücü nereden buluyor? Dünyanın varolan belki de tek gerçek diktatörlüğü Kuzey Kore nasıl para kazanıyor? Takvimler 1970’li yılların sonunu gösterdiğinde, Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’da kimsenin varlığından haberdar olmadığı sessiz bir yapı doğdu: Oda 39 Burası kâğıt üzerinde bir bürodan ibaret gibi görünse de, perde arkasında Kuzey Kore rejiminin en karanlık ve en stratejik mekanizması hâline gelecekti. Kuzey Kore’nin kurucusu ve ilk lideri Kim İl-sung tarafından oluşturulan bu yapının amacı, Kim hanedanına mutlak bağlılıkla para sağlamak, uluslararası yaptırımların ördüğü duvarları delmek ve rejimin nefesini kesmeden ülkeyi hayatta tutabilmekti. Resmî adıyla, Kore İşçi Partisi Merkez Komitesi 39. Ofisi olarak bilinen Oda 39’un dünya literatüründe ise tek bir ismi vardı: “Korku İmparatorluğunun Görünmeyen Eli” CIA’in kara kutu olarak adlandırdığı, tam konumu bilinmeyen, resmî belgelerde adı geçmeyen “Oda 39”, kurulduğu günden beri Kuzey Kore’nin karanlık ekonomisinin kalbidir. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’a dedesinden miras kalan bu gizli hanedanlık kasası, yasa dışı yollarla ülkeye para sokmakla görevlidir. Yaklaşık 50 yıldır Kuzey Kore’ye döviz kazandıran bu gizli birim; sahte dolar basımı, uyuşturucu ticareti, kara para aklama, altın-kömür-silah-ilaç-sigara kaçakçılığı da dahil olmak üzere neredeyse tüm yasa dışı yollardan gelir sağlar. Bu karanlık organizasyon, dışarıdan bakıldığında çökmüş gibi görünen bir devletin, aslında nasıl ayakta kalabildiğini gösteren sessiz ama net bir kanıttır. Kuzey Kore ekonomisi, görünenden çok daha derin bir gölge oyununa dayanıyor. Oda 39’un yönettiği bu paralel yapılanma her yıl milyarlarca dolar gelir elde ediyor. Kuzey Kore, bu kara parayı uluslararası yaptırımlardan kurtulmak, izole yaşamı devam ettirmek ve dünyaya gözdağı vermek için kullanıyor. Lider portreleriyle donatılmış meydanlarda dev geçit törenleri düzenliyor, uydular fırlatıyor, balistik füze denemeleri yapıyor. Ancak işin arka planında, halk elektriksiz sokaklarda, karneyle dağıtılan gıdalarla hayatta kalmaya çalışıyor. İşte tam da bu yüzden; Yalnızlar Krallığı’nın hüküm sürdüğü Kuzey Kore, bugün dünyanın en ironik, en baskıcı ve en istisnai rejimlerinden biri kabul ediliyor. Gölgeyle ışığın, yoksullukla lüksün, gizlilikle propagandanın iç içe geçtiği bu ülke, dünyadan izole gibi görünse de aslında küresel sistemin damarlarına gizlice sızıyor. Nasıl mı? - Herhangi bir reklam ya da sponsorluk içermez! Kullandığım ürünler ve ekipmanlar : https://app.hb.biz/LOmAsMQf54Hl Zamanınız mı kısıtlı? Aşağıdaki bölüm bağlantılarını kullanarak videoyu atlayabilirsiniz. 00:00 Kuzey Kore: Dünyadan Kopuk Bir Ülke 01:43 Oda 39: Kuzey Kore’nin Görünmeyen Eli 04:35 Çelişkiler Ülkesi: Kıtlık ve Gösteri Arasında 05:49 Yasaklarla Yönetilen Bir Ülke 11:43 Silah: Savaşın Görünmeyen Tedarikçisi 15:29 Uyuşturucu: Rejimin Zehirli Gelir Kaynağı 16:51 Siber Saldırı: Dijital Ordu "Lazarus" 18:34 Sahte Para: Kopya Dolarla Küresel Manipülasyon 19:39 Lüks Ürün Kaçakçılığı: Yoksulluğun İçinde İktidarın Gösterişi 20:44 Modern Kölelik: Rejimin Canlı Döviz Makineleri 22:27 Paravan Şirketler: Kirli Servetin Küresel Yolculuğu 23:47 Kuzey Kore’nin Bedeli: Ayakta Kalan Rejim, Kaybolan Bir Halk Videomuzu izlediğiniz için teşekkürler. Beğendiyseniz, yorumlarda bize bildirin ve bunun gibi daha fazla video izlemek için abone olmayı unutmayın! ----- Bağlantılar Website: www.balsak.com.tr Mail: info@balsak.com.tr Instagram: https://instagram.com/ibrahimbalsakk Tiktok: https://www.tiktok.com/@ibrahimbalsak GloBalsak: https://www.youtube.com/@globalsak Balsak Music: https://www.youtube.com/@balsakmusic KANALIMA ÜCRETSİZ ABONE OLUN! ► https://bit.ly/3RW0Fll Ben Halil İbrahim Balsak. Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!

#kalem #amerika #bic #bicpen #biccristal #okuryazar #sınav #okul #icat #tarih #zengin #en #ekonomi #dünya #finans #balsak BIC Cristal: Bu Kalem Dünyayı Nasıl Değiştirdi? Bugün eğer okuryazar bir bireyseniz bunu belli bir oranda işte bu kaleme borçlusunuz. Hıh ne alakası var? Basit ve ucuz bir kalem dünyayı ne kadar değiştirebilir ki? Ne demek istediğimi bu videonun sonunda çok iyi anlayacaksınız. Bu BIC Cristal. Muhtemelen şimdiye kadar yapılmış en başarılı ürün. Dünyanın neresinde olursanız olun, bu kalemi evlerde, ofislerde, okullarda ve hemen hemen her yerde bulabilirsiniz. Muhtemelen sizin de hayatınızda en az bir kez kullandığınız bu ikonik tasarım dünyanın her köşesine ulaşabilen nadir mamüllerden biri. Bu kalem 1950'de piyasaya sürülmesinden bu yana dünya çapında 120 milyar adetten fazla satılarak tarihi bir rekora ulaştı. Günümüzde hala en çok satılan kalem olma unvanını koruyor. Ancak şaşırtıcı şekilde tasarımı 70 yılı aşkın süredir neredeyse hiç değişmedi. Her gün 14 milyon adet satılan bu kalemin dünya üzerindeki etkisi gerçekten muazzamdı. Öyle ki bu kalem piyasaya sürüldükten sonra kalem fiyatları aniden düştü ve ilginç şekilde okuryazarlık oranları arttı. Peki, bu kalemi bu kadar başarılı kılan neydi? Geçmişte kalemler çok pahalıydı ve kullanımı zordu. Eski tip kuyruklu tüy kalemler dçok verimli değildi. Sürekli mürekkebe batırılması gerekiyordu. Bu nedenle yazı yazmak, kalem kullanabilen kişilere özgü bir sanat formu olarak görülüyordu. Daha sonra dolma kalem icat edildi. Metal bir ucu vardı ve mürekkebi kalemin haznesinde depolayabiliyordu. Bu devrim niteliğinde bir gelişmeydi ancak bu kalemin de bazı teknik sorunları vardı. Ucu çizik yapıyor ve mürekkep akışını kontrol edemiyordu. Üstelik çok pahalıydı, bugünün parasıyla yaklaşık 150 dolara denk geliyordu. O dönemde dünya nüfusunun sadece %20'si okuyup yazabiliyordu. Bu da kalemin yayılmasını zorlaştırıyordu. Ancak 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde bir atılım gerçekleşti. Amerikalı mucit John Loud, ince bir uç yerine küçük bir bilye kullanarak mürekkebi sayfaya ileten bir mekanizma geliştirdi. Bu tasarım teoride mürekkebi daha düzgün yayacak ve mürekkep lekesini önleyecekti. Yani aslında tükenmez kalemi icat etmişti. Bu tasarım sert yüzeylerde iyi çalışsa da hassas yapıya sahip kâğıt üzerinde çalışmadı. Bu yüzden bu kalem hiç satılmadı. Onlarca yıl geçti, birçok yeni tasarım yapıldı ama hiçbiri tükenmez kalemde ustalaşamadı. Bilye, haznesinin içinde fazla sıkı olursa mürekkep tıkanıyor ve kâğıda ulaşamıyordu. Fazla gevşek olursa da mürekkep dışarı akıyor ve sayfayı berbat ediyordu. Bunu başarmak son derece zordu çünkü o küçücük bilyeyi hassas bir şekilde üretmek imkânsızdı. Daha sonra Laszlo Biro adlı bir tasarımcı ortaya çıktı. Biro, çözümün bilyede değil mürekkepte olduğunu keşfetti. Diğer kalemlerin aksine Biro’nun kaleminde mürekkep, ince borudan sürekli uçtaki bilyeye doğru çekiliyor. Bu da bilyenin daima mürekkeple kaplanmasını sağlıyordu. Biro zaman içinde tükenmez kalem konusunda bir numara haline geldi ve bunun patentini aldı. Kalemi özellikle Güney Amerika’da büyük ilgi gördü ve popüler hale geldi. Ama hâlâ büyük bir sorun vardı. Piyasaya sunulan bu basit tasarımlı kalem bugünün parasıyla 190 dolarlık bir fiyatla satılıyordu. Bu yüzden tasarımı harika olsa da kitle pazarında başarılı olamadı. Bu noktada okuryazarlık oranı %33’e ulaşsa da kalem hâlâ lüks bir üründü. Ta ki birkaç yıl sonra bir Fransız ortaya çıkana kadar: Marcel Bich - Herhangi bir reklam ya da sponsorluk içermez! Kullandığım ürünler ve ekipmanlar : https://app.hb.biz/LOmAsMQf54Hl Special Thanks - Primal Space Zamanınız mı kısıtlı? Aşağıdaki bölüm bağlantılarını kullanarak videoyu atlayabilirsiniz. 00:00 Dünyayı Değiştiren Kalem 01:22 Kalemin Tarihi 02:10 Tükenmez Kalemin İcadı 05:00 Marcel Bich Oyuna Giriyor! 07:06 BIC Cristal Dünyayı Nasıl Değiştirdi Videomuzu izlediğiniz için teşekkürler. Beğendiyseniz, yorumlarda bize bildirin ve bunun gibi daha fazla video izlemek için abone olmayı unutmayın! ----- Bağlantılar Website: www.balsak.com.tr Mail: info@balsak.com.tr Instagram: https://instagram.com/ibrahimbalsakk Tiktok: https://www.tiktok.com/@ibrahimbalsak GloBalsak: https://www.youtube.com/@globalsak Balsak Music: https://www.youtube.com/@balsakmusic KANALIMA ÜCRETSİZ ABONE OLUN! ► https://bit.ly/3RW0Fll Ben Halil İbrahim Balsak. Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!

#rekor #bilim #guinness #en #japonya #ilginç #ad #balsak Dünyanın En İlginç Rekoru: Herkesin Adı ve Soyadı Aynıydı Adınız ve soyadınız nedir? Acaba sizinle aynı ad ve soyadı taşıyan kaç kişi vardır? Peki kaçıyla biraraya gelme şansınız olur? Yıl 2022. Yer Japonya. Hirokazu Tanaka adlı 178 kişi aynı anda bir araya geldi ve bu buluşma Guinness Rekorlar kitabına girdi. Bu etkinlikte herkesin adı ve soyadı hatta bazılarının yaşı bile aynıydı! Tanışma faslı ise oldukça basitti: 'Merhaba, ben Hirokazu Tanaka.' — 'Aa, ben de!' Bu başarılı rekor denemesi ise Tanaka Hirokazu derneği tarafından organize edildi. Evet bu isimde bir dernek bile vardı. 178 Tanaka arasında en küçük üye 3 yaşındayken en yaşlıları 89’una basmıştı. Şimdi bir düşünün… Türkiye’de böyle bir rekor kırılmak istense, acaba en çok hangi isim ve soyisimle yapılırdı? ----- Bağlantılar Website: www.balsak.com.tr Mail: info@balsak.com.tr Instagram: https://instagram.com/ibrahimbalsakk Tiktok: https://www.tiktok.com/@ibrahimbalsak GloBalsak: https://www.youtube.com/@globalsak Balsak Music: https://www.youtube.com/@balsakmusic KANALIMA ÜCRETSİZ ABONE OLUN! ► https://bit.ly/3RW0Fll Ben Halil İbrahim Balsak. Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!

#türkiye #amerika #trump #suriye #captagon #zengin #ortadoğu #ekonomi #siyaset #dünya #finans #balsak Captagon: Bu Küçük Hap Dünyayı Nasıl Ele Geçirdi? Suriye’nin batısındaki bu bina sıradan bir üretim tesisi gibi görünüyor. Ancak kapısından içeri adım attığınızda; hikâye tamamen değişiyor. Aralık ayında Beşar Esad’ın devrilmesinden hemen sonra hükümet karşıtı isyancılar, yıllardır patates cipsi fabrikası olarak bilinen bu binaya girdi. Ancak içeride bazı ürpertici detaylar ortaya çıktı. Raflarda patatese veya cipse dair hiçbir şey yoktu. Sadece elmalar vardı. Gerçek gibi görünen bu plastik elmaların tamamı içlerinde tek bir şey gizliyordu: Captagon Burası aslında bir cips değil uyuşturucu fabrikasıydı. Ve girildikten sadece günler öncesine kadar, diktatör Esad’ın kontrolündeydi. İsyancılar Esad rejimini devirdikten sonra ülkenin her yerinde bu haplardan bulmaya başladılar. Lazkiye’de bir depoda, Şam yakınlarındaki bir hava üssünde ve Suriye Ordusu’nun seçkin gücü olan Dördüncü Zırhlı Tümeni’nin karargâhında. Bu haplar her yerdeydi. Bu da birçok otoritenin uzun süredir şüphelendiği durumu kanıtlıyordu: Beşar Esad, dünyanın en büyük Captagon operasyonunun başındaki isimdi. Suriye’nin tartışmasız en acımasız diktatörü tarafından koruma altına alınmış bu karanlık hap endüstrisi kısa sürede tüm ortadoğu'yu saracak ve kaotik olayların tetikleyici unsuru haline gelecekti. Peki Captagon nedir? Esad’la ne ilgisi var? Ve şimdi o gittiğine göre ne olacak? 1960’lı yıllarda Almanya’da bir kimya şirketi, amfetamin ve teofilini birleştirerek insanların uyanık kalmasına yardımcı olan yeni bir sentetik ilaç üretti. Fenetilin. Uyanık tutmanın yanı sıra üretkenlik duygusu yaratan ve “her şeyi başarabilirim” hissiyatı veren bu ilaç ticari bir marka ismi ile pazara sürüldü: Captagon Bu hap birçok uyuşturucunun erken safhalarındaki gibi o zamanlar yasaldı. Ve kullanımı serbestti. Açlığı bastıran, coşku ve yenilmezlik hissi uyandıran ve fiziksel dayanıklılığı artıran bir etkiye sahipti. Ancak aşırı derecede bağımlılık yapıyordu. Captagon çok geçmeden spor organizasyonlarında yasadışı doping olarak kullanılmaya başladı. 1986’da Dünya Sağlık Örgütü, bağımlılık ve halüsinojenik yan etkileri nedeniyle Captagon’un yaygın şekilde reçete edilmesinin çok tehlikeli olduğunu ilan etti. Bu yüzden Alman şirketleri ilacı üretmeyi durdurdu. Ama Bulgar kaçakçıları durmadı. Komünist hükümetin koruması altında, önce Avrupa’ya sonra da Orta Doğu’ya sahte Captagon ihraç etmeye başladılar. Müslüman çoğunluklu bu ülkelerde alkol ve uyuşturucu yasaktı ancak Captagon’un yasal geçmişi onu biraz daha kabul edilebilir kılıyordu. Captagon kokain ya da eroin gibi “sert” bir kategoride algılanmıyordu. Bu yüzden, fakir kokaini olarak adlandırılan Captagon daha az damgalanmış olarak görülüyordu. Balkanlardaki suç şebekeleri bu algıyı kullanarak bir pazar oluşturdular. Ürdün ve Suudi Arabistan’da gençler ders çalışmak ve eğlenmek için Captagon kullanmaya başladı. Göçmen işçiler de, uzun vardiyalarda ayakta kalabilmek için bu maddeye yöneldi. 2000’li yılların ortalarına gelindiğinde Bulgaristan’da rejim değişti, ve demokrasi geldi. Yeni hükümet Captagon üreticilerini ülkeden sınır dışı etmeye başladı. Ancak Orta Doğu’daki talep gittikçe artıyordu. Bu da Bulgaristan’dan kovulan üreticileri önce Türkiye’ye akabinde Lübnan’a ve en sonunda Suriye’ye taşıdı. Burada sadece korunmakla kalmadılar, bizzat rejimle işbirliği yaptılar. Beşar Esad, tarihin en acımasız diktatörlerinden biriydi. 2011’de kendisine karşı protesto düzenleyen Suriyelilerin üzerine ordusunu gönderdi. İsyancı gruplar oluştuğunda ise Hizbullah, İran ve Rusya’yı yardıma çağırdı. Bu sırada kendi halkından binlerce insanı hapse attı ve birçok insan kötü şekilde hayatını kaybetti. Komşuları bunlara karşılık Suriye’yi Arap Birliği’nden attı, Batı ise ekonomik yaptırımlar uyguladı. Bu da, Esad’ın para musluklarının kesilmesine ve rejiminin krize sürüklenmesine sebep oldu. Beşar Esad varlığını sürdürebilmek ve iktidarda kalabilmek için ülkenin güçlü ailelerine, silahlı milislerle ve dış güçlere güveniyordu. Ancak hepsi bu güvencenin karşılığında para kazanmak istiyordu. Esad ise ekonomik olarak çöken Suriye’de himaye ağlarının ceplerini doldurmak için ucuz ve kolay bir gelir kaynağı buldu: Captagon. Kullandığım ürünler ve ekipmanlar : https://app.hb.biz/LOmAsMQf54Hl Special Thanks - Search Party ----- Bağlantılar Website: www.balsak.com.tr Mail: info@balsak.com.tr Instagram: https://instagram.com/ibrahimbalsakk Tiktok: https://www.tiktok.com/@ibrahimbalsak GloBalsak: https://www.youtube.com/@globalsak Balsak Music: https://www.youtube.com/@balsakmusic KANALIMA ÜCRETSİZ ABONE OLUN! ► https://bit.ly/3RW0Fll Ben Halil İbrahim Balsak. Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!

#türkiye #amerika #trump #donaldtrump #zengin #başkan #ekonomi #siyaset #dünya #finans #balsak Donald Trump’ın Şaşırtıcı Çocukluğu: 8 Yaşında Milyoner Oldu! Yıl 1946. Donald John Trump, Manhattan’ın ışıltılı silüetinden biraz uzakta New York’un Queens bölgesinde doğdu. Zengin ve seçkin bir mahallede, 23 odalı ve 9 banyolu bir malikanede yaşama gözlerini açan Donald beş çocuklu Trump ailesinin dördüncü çocuğuydu. Annesi Mary toplumda hayırsever çalışmaları ile tanınan İskoçyalı bir göçmendi. Kökleri Almanya’ya dayanan babası Fred ise New York’un hızlı kentleşme döneminde uygun fiyatlı konut kompleksleri inşa eden bir müteahhit idi. 2. Dünya savaşı sonrası devlet teşviklerinden yararlanarak büyük bir servet kazanmış ve emlak kralı olmuştu. Multimilyoner bir ailenin çocuğu olarak doğan küçük Donald küçüklüğünde mahallenin en zengin çocuğuydu. Babası tarafından kurulan bir arazi vakfında Donald için açılan özel bir fon sayesinde sadece üç yaşındayken teknik olarak toprak sahibi olmaya başladı ve 8 yaşına geldiğinde milyoner statüsüne ulaştı. Artık bakıcısının masraflarını kendisi karşılayabiliyordu. 10 yaşına bastığında baba Fred, emlak işinin inceliklerini öğrenmesi için Donald’ı inşaat şantiyelerine götürmeye başladı. Fred Trump kazanç odaklı sert bir adamdı ve çocuklarını da böyle yetiştirmişti. Donald ise tahmin edilebileceği üzere agresif bir çocuktu. Ergenlik döneminde “sen her zaman ilgiye ihtiyaç duyan şımarığın tekisin” diyen müzik öğretmenine derste yumruk atmıştı. Donald Trump. Dünya siyasetinde adeta fırtınalar estiren, her adımıyla tartışmaların fitilini ateşleyen bir isim. İlginç dansları, ani çıkışları ve sıra dışı tarzıyla, ışıkları daima üzerinde toplamayı başaran alışılmadık bir yıldız. Muhtemelen birçoğunuz onu ilk kez Amerikan Başkanı olmasıyla tanıdı. Hayli hararetli bir başkanlık sürecinden ve sonrasındaki kaos dolu birkaç yıldan sonra bugün yine tanıdığınız haliyle tekrar sahnede. Başkan Trump. Ancak bu adam aslında sandığınızdan daha ilginç bir geçmişe sahip. Bu, zengin, ihtişamlı, sınır tanımayan inatçı bir emlak imparatorunun, kitleleri manipüle etmekte ustalaşmış bir medya dahisinin ve halkı ikiye bölen kutuplaştırıcı bir liderin hikayesi. Bu; gücün, servetin ve tartışmaların kesişim noktasında alışılmış kalıpları yıkmaya kararlı bir adamın hikayesi. Bu Donald Trump’ın hikayesi. Peki Donald Trump gibi bir adam nasıl oldu da Amerika Birleşik Devletleri’ne başkan olabildi? Trump’ın imajı özellikle Amerikan orta sınıfının ilgisini çeken en büyük varlık haline gelmişti. Çünkü aşırı zengin bir aileden gelmesine rağmen, halkla aktif diyaloğa girebilen nadir zenginlerden biriydi. Trump ülke liderleri ile muhabbet edebilecek yeterliliğe sahipken aynı zamanda bir getto mahallesinde futbol da konuşabilen esnek biriydi. Parası, lüksü, yarı fantastik yarı gerçek bir ünü, kendine has bir tarzı ve en önemlisi ciddi anlamda özgüveni vardı. Trump bir işadamı, iyi bir pazarlamacı ve başarılı bir şovmendi. 8 Kasım 2016’da Amerikanın 45. başkanı seçildi. Görev süresi boyunca birçok ilke imza atan bir lider portresi çizdi. Kuzey Kore lideriyle görüşen ilk başkandı. İsrail’in başkentini Kudüs olarak tanıdı. Paris İklim Anlaşması’ndan çekildi. Çin ile ticaret savaşını başlattı. Taliban ile anlaşma yaparak Amerika’yı 20 yıldır işgal ettiği Afganistan’dan çıkardı. Donald Trump 4 yıllık görevi sonrası tekrar aday oldu. Fakat seçimi rakibi Joe Biden kazandı. Trump, Kongre baskınına destek verdiği için azledildi. Ayrıca Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya platformları Trump’ın hesaplarını süresiz olarak askıya aldı. Trump, 20 Ocak 2025’te yemin ederek ikinci kez görevine başladı. Bu tarihi toplantıda dünyanın en zenginleri ön plandaydı. Trump’ın seçim kampanyalarında Forbes verilerine göre dünyanın en zengin kişisi Elon Musk adeta kendini parçaladı. O yemin töreninde Elon Musk yalnız değildi. Google, Apple, Amazon, Meta, TikTok CEO’larından tutun da Hintli milyarder Ambani’ye kadar birçok isim vardı. Trump dünyayı parayla yönetmek istiyor. Defalarca skandallara batan, iflas eden, küçümsenen, alay edilen, yok sayılan, sürekli saldırılan ama her ne olursa olsun dalga geçenlere inat ciddiye alınmadığında bile ısrarla yoluna devam eden, kazanmaktan başka bir ihtimali kabul etmeyen, oyunu kendi kurallarına göre oynayan ve sonunda imkansız denilen şeyi başaran azim hikayesi bu adamdan sizce çıkarılması gereken en büyük ders nedir? Kullandığım ürünler ve ekipmanlar : https://app.hb.biz/LOmAsMQf54Hl Special Thanks - Johnny Harris - NowThis Impact ----- Bağlantılar Website: www.balsak.com.tr Mail: info@balsak.com.tr Instagram: https://instagram.com/ibrahimbalsakk Tiktok: https://www.tiktok.com/@ibrahimbalsak GloBalsak: https://www.youtube.com/@globalsak Balsak Music: https://www.youtube.com/@balsakmusic KANALIMA ÜCRETSİZ ABONE OLUN! ► https://bit.ly/3RW0Fll Ben Halil İbrahim Balsak. Doğru yerdesiniz. İzlediğiniz için teşekkürler!